4 Nisan 2012 Çarşamba

Sivil mimarinin eşsiz örnekleri: Adana Evleri
Bugün daha çok Tepebağ ve Kayalıbağ mahallerinde ayakta kalabilmiş olan geleneksel Adana evleri, Adana'nın tarihi kent kimliğinin en önemli parçalarından birini oluşturmaktadır.
Sivil mimarinin eşsiz örnekleri: Adana Evleri
Adana nüfus yapısında çoğunluğu oluşturan Türkmen ve Yörüklerin 19. yüzyıl ortalarına kadar konar-göçer olarak yaşamaları ve Seyhan nehri kenarındaki yapıların taşkınlarla sürekli yıkılması ve yeniden yapılması nedeniyle Adana kent mimarisi bu dönemlere kadar fazla gelişememiştir.

Genellikle tek katlı ve kerpiçten evlerin olduğu şehir, Seyhan nehrinin ıslahı, bölgedeki pamuk üretiminin gelişmesi ve beraberindeki sanayileşme sayesinde hızla gelişme sürecine girmiş, Adana’da ekonomik yapının gelişmesine paralel olarak mimari de etkilenmiştir.

Kerpiç evlerin yerlerini daha dayanıklı ve görkemli kagir ve karkas sistemli 2-3 katlı evler almıştır. “Geleneksel Adana Evleri” veya “Tepebağ Evleri" olarak adlandırılan bir yapı tarzı oluşmaya başlamıştır.
Sivil mimarinin eşsiz örnekleri: Adana Evleri
Adana geleneksel konutları, yığma ve ahşap karkas sistemde inşa edilmiştir. Çevre illerdeki yoğun taş kullanımına karşın, Adana'daki sivil mimarlık örneklerinin tuğla olarak inşa edildiği görülmektedir. Adana'da, geleneksel konut mimarisinin genelde sıcak ve nemli güney ikliminin etkisi altında gelişmiş olduğu gözlemlenmektedir. Geleneksel konutlarda kalın duvarlı az pencereli, taşlık ve iç avlunun yer aldığı zemin kat uygulamaları ile sıra pencereli, çıkmalarla zenginleştirilmiş üst katlar, düz toprak damlar ve saçaklar, iklimsel koşullara yanıt veren mimari öğeler olarak ortaya çıkmaktadır.

Kentin tarihi merkezinde geleneksel konutlar, dar ve kıvrımlı sokaklar üzerinde, oldukça küçük parsellere, bitişik nizamda inşa edilmiştir. Bu konutların yan yana gelmesi ile oluşan kentsel dokuda sokak genişliklerinin sürekli farklılaştığı ve çıkmaz sokakların önemli bir yer tuttuğu görülmektedir.
19. yüzyıl sonu ve 20 yüzyıl başlarında Seyhan Nehri kıyısında inşa edilmiş konaklar ile Ulucami Mahallesi'ndeki anıtsal sivil mimarlık örnekleri geleneksel konut mimarisinin özenli ve seçkin örneklerini oluşturmaktadır. Bu yapılar, çatılarındaki esinti ve manzaraya açık cihannümaları ile 4 kata varan yükseklikleriyle Tepebağ ve Sarıyakup Mahallesi'ndeki 1-2 katlı mütevazi konutlardan mimari biçimlenişleri, sokak-yapı ve avlu-parsel ilişkileri, parsel büyüklüğü ve kullanımı, çatı biçimlenişleri ile belirgin biçimde farklılaşırlar. Yüksekliğin artmasının yanı sıra bu yapılarda zemin katlarda da dışa açılmaların yapıldığı, parsellerin büyüdüğü ve avlu kullanımının kaldırılarak parsellerin tümüne yapıların oturtulduğu görülmektedir.
Kayalıbağ'da, Seyhan Nehri kıyısında yer alan sıra konaklar, Adana geleneksel konut mimarisinin en nitelikli örneklerini oluşturmaktadır. Bu konaklar aynı zamanda kentte tescili yapılan ilk sivil mimarlık örnekleri arasında yer almaktadır. Bu konaklardan, "Hacı Yunuszade Mehmed Efendi Konağı" ve güney uçta yer alan ve orta holü çatıdaki sekizgen aydınlık feneri ile ışık alan "Bosnalı Salih Efendi Konağı" ayrı bir önem taşımaktadır.

Sıra konakların hemen kuzeybatısında yer alan, ve yine görkemli bir örnek olan Suphi Paşa Konağı da 1976'dan bu yana Atatürk Müzesi olarak kullanılmaktadır. Yapı 1998 Adana Depremi sonrasında kapsamlı bir onarım geçirmiştir.

Kentteki farklı din ve kültürlerin etkileşimi de konut mimarisinde çeşitlilik ortaya çıkarmıştır. Farklılaşmalar özellikle azınlık gruplara ait konutlar ile Müslüman yerli halkın konutları arasındadır. Kuruköprü, Hanedan, İstiklal ve Döşeme Mahallesi gibi daha batıdaki alanlar ile Türkocağı Mahallesi'nde geleneksel nitelikler gösteren konutların yanı sıra, azınlık kültürüne bağlı olarak biçimlenmiş örneklere de rastlanmaktadır. Bu kapsamda, Adana geleneksel konutları için hazırlanan cephe ve plan topolojilerinde de bu farklılıkları izlemek mümkündür.
YAPILARIN ÇEVREYLE İLİŞKİSİ

Konutlar genelde serin esen rüzgarları alabilecek biçimde konumlandırılmıştır. Yapılar parsellerin sokak cephesine yerleştirilirken, arka bölümde de bir avlunun oluşturulduğu görülmektedir. Her yönden bir duvar veya yapı ile çevrili olan ve yeşil öğelerin pek fazla bulunmadığı bu gölgeli, küçük iç avlulara yaşama mekanlarının yönlendirilmesi ile her konutta kendine özgü açık, yarı açık ve kapalı hacimler ortaya çıkmıştır. 20. yüzyılın ilk çeyreğinden sonra ise avlulu örneklerin yerini parselin tümüne yapının oturtulduğu örnekler aldığından giriş doğrudan binanın içine verilmiştir.
Sivil mimarinin eşsiz örnekleri: Adana Evleri
MEKAN KURGUSU

Tek katlı örneklerine az rastlanan Adana geleneksel konutları genelde iki katlı olarak ele alınmıştır. Bunun yanı sıra giriş katı, ara kat ve üst kat düzeninde oluşturulmuş iki buçuk ve üç katlı örneklere de sıkça rastlanmaktadır. Giriş katı, ara kat ve üst kat düzenine sahip olan bu konutlarda giriş genelde taşlıktan verilmiştir. Ancak konutun avlusunun sokak cephesinde yer aldığı ve girişin buradan verildiği örneklerle de karşılaşılmaktadır. Giriş katlarında öncelikle iki kat yüksekliğinde tutulmuş olan taşlığa ve buradan da avluya ve üst kata çıkan merdivene ulaşılır. Bu katta ayrıca depo, kiler ve benzeri servis mekanları da yer alır. Üst kata çıkan merdivenle ulaşılan ve zemin kattaki servis mekanlarının üzerinde inşa edilen ara katlar ise, basık tavanlı, kalın duvarlar üzerindeki küçük pencereli mekanları ile kışlık kat niteliği taşır. Burada, içinde ocağı bulunan mutfağın yer alması da tipik bir uygulamadır. Ara katı bulunmayan konutlarda ise mutfak, sofanın veya avlunun bir köşesinde oluşturulmuştur.

Geleneksel konutlarda, ana yaşama katını oluşturan üst kattaki mekan kurgusunda, Anadolu'daki pek çok yerleşmede olduğu gibi "dış sofalı" ve "iç sofalı" plan şemaları çeşitli biçimlerde kullanılmıştır.

Sofanın niteliği ve konumunun değişimi ile farklı plan şemaları ortaya çıkmıştır. Dış sofalı plan tipinde odalar genelde güney yönünde oluşturulan sofanın iki ya da üç yönünü açıkta bırakacak şekilde, sofaya ve sokağa cepheli olarak konumlandırılmıştır.

İnce, uzun bir biçimde oluşturulan ve iki yandan odalarla çevrili iç sofalar ise ihtiyaca göre yan sofa, merdiven sofası veya eyvanlarla zenginleştirilmiştir, iç sofalı konutların ön cephelerinin ise genelde güneye yönlendirilmeye çalışıldığı gözlenmektedir.
Çukurova`nın ihtişamlı abideleri: Kaleler
Çukurova baştan aşağı günümüze ulaşan 40’ tan fazla kale ile korunmaya çalışılmıştır. Dünya üzerinde kalelerle bu kadar sıkı korunmaya çalışılan başka bir toprak parçası daha herhalde yoktur. Bugün bazıları neredeyse tamamıyla zamana meydan okuyarak dimdik duran ve her biri özgürlük anıtı niteliğindeki kaleler Çukurova’nın yüzyıllarca başlıca simgeleri olmuşlardır.
Çukurova`nın ihtişamlı abideleri: Kaleler
Adana Kalesi
Adana Kalesi'nin, Adana'nın Tepebağ ve Kayalıbağ mahalleri mevkiinde kurulmuş olduğu bilinmektedir. Kaleden günümüze bu mahallerde yer alan bir iki duvar kalıntısından başka bir şey kalmamıştır. Yapılan incelemeler, Adana Kalesi'nin Geç Roma devrine ait olduğunu ortaya koymaktadır. Devamı >>
Mutlaka gezilmeli: Anavarza Kalesi
Ceyhan - Kozan karayolundan da görünen Anavarza Kalesi'ne, karayolunun 28. km.sinde yer alan Ayşe Hoca köyü içinden 4 kilometre doğuya gidilerek geçmiş yıllarda adı Anavarza köyü olan, şimdiki adı ile Dilekkaya Köyü'ne varılarak ulaşılır. Anavarza Kalesi ve üzerinde yer aldığı kaya kütlesi Ceyhan-Kozan yolundan da görünmektedir. Anvarza antik kentinin bir çok bölümünde kale ve surlar ayaktadır. Devamı >>
Çukurova`nın ihtişamlı abideleri: Kaleler
Karasis Kalesi
Karasis Kalesi'nin Seleukos devrinde inşa ettirilmiş olabileceği düşünülmektedir. Kalenin yaptırılmasındaki en önemli sebep de, Seleukos Nikator'un MÖ 294'te Doğu Kilikya'yı tamamen kontrolü altına almasından sonra, imparatorluğunun merkezi olan Suriye'ye kuzeyden gelebilecek tehlikeleri önlemek üzere, Kapadokya'dan Kilikya'ya giden yol üzerindeki bu geçidi kontrol etmek istemesidir. Devamı >>
Kozan Kalesi
Kalkerden meydana gelen oldukça dik bir tepe üzerinde bulunan kale, Kozan ilçesinin tam ortasında ve bulunduğu coğrafyaya hakim bir konumdadır. Anavarza'ya 36 km. uzaklıkta olan Kozan Kalesi, Çukurova’yı çevreleyen Dağ Kaleleri zincirinin dördüncü halkasını teşkil eder. Fransız işgali sırasında Fransızların kaleye toplar yerleştirdikleri ve bugün Tufanlı köyünü ateşe tutarak Türk kuvvetlerine zarar verdikleri anlatılmaktadır. Devamı >>
Meydan Kalesi
Meydan Kalesi büyük dağ silsileleri tarafından yüzük şeklinde kuşatılmıştır. Kale burçlarının bir tanesi yarımay şeklinde öne çıkmaktadır. Surların bazı bölümleri yıkık durumdadır. Güneybatısında iki tane gizli odacık bulunmaktadır, kalenin en dıştaki kısmı dörtgen taşlardan örülmüştür. Kıyı kısımlarının bir bölümü yıkılmıştır. Yapılışı yaklaşık 12-13.yy dönemlerinin sonlarında gerçekleşmiştir. Devamı >>
Yılanlı Kale
Ortaçağda yapıldığı kabul edilen kalenin Haçlılar zamanında da yapıldığı düşünülmektedir. Halen heybet ve sağlamlığını kaybetmeyen kalenin bazı kalıntılara bakarak antik bir şehrin harabeleri üzerine yapıldığı ileri sürülmektedir. Dıştan 700 metre kadar çevresi olan kale ikişer katlı 8 yuvarlak burçla tahkim edilmiştir. Devamı >>
Diğer Kaleler
Çukurova baştan aşağı günümüze ulaşan 40’ tan fazla kale ile korunmaya çalışılmıştır. Dünya üzerinde kalelerle bu kadar sıkı korunmaya çalışılan başka bir toprak parçası daha herhalde yoktur. Bugün bazıları neredeyse tamamıyla zamana meydan okuyarak dimdik duran ve her biri özgürlük anıtı niteliğindeki kaleler Çukurova’nın yüzyıllarca başlıca simgeleri olmuşlardır